Azerbaycan Ankara Büyükelçisi Reşad Mammadov ile 1 Şubat tarihinde yaptığımız özel röportajı ilginize sunuyoruz.
Röportaj: Dilara Öneş
Reşad Mammadov Kimdir?
1973 yılında Gence şehrinde doğan Reşad Mammadov, 1990-1995 yılları arasında Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudu. 2004’te G. Plekhanov’un adını taşıyan Rusya Devlet İktisat Akademisi’nden mezun oldu. 2015-2021 yılları arasında Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Kazakistan nezdinde Olağanüstü ve Tamyetkili Büyükelçisi görevinde bulunan Mammadov, ayrıca ’Azerbaycan Vatan’a Hizmet Madalyası’ sahibidir. 26 Temmuz 2021 tarihinde Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi olarak atanan Reşad Mammadov, İngilizce ve Rusça bilmektedir.
Öncelikle hoş geldiniz sayın Büyükelçi, bizlerle röportaj yapmayı kabul edip vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Türkiye ve Azerbaycan arasındaki güçlü ilişkilerin, Karabağ savaşından sonra geldiği noktayı nasıl değerelendiriyorsunuz?
Türkiye ile Azerbaycanın sahip olduğu kardeşlik bağları, Seçuklular dağıldıktan sonraki döneme kadar uzanmaktadır. Aradan geçen uzun yıllara rağmen, halkların arasındaki birlik ve beraberlik eksilmemiş aksine bir millet iki devlet seviyesine yükselmiştir. Demir perde arkasında(SSCB), kardeşler yıllarca biribirlerini görmeden yaşamıştır ama hiçbir zaman kimlik ve gelenekler kaybedilmemiştir. SSCB’nin yıkılmasıyla birlikte Azerbaycan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke, Türkiye olmuştur. Bu bir kardeş elidir. 1928 Nisan’da Kızıl Ordu’nun Azerbaycan’a girmesi ile birlikte bazı aydınlar SSCB yönetimi tarafından tutuklanmadan Türkiye’ye gelebilmiştir. Bu aydınların, Türk ideolojisinin yaygınlaştırılmasında önemli görevleri ve etkileri olmuştur. Bugün, Türk devletlerinin birleşmesinde bu türk aydınlarının çok önemli rolleri olduğunu ifade edebiliriz.
Özetle Türkiye ve Azerbaycan, hem halkları nezdinde hem de siyaseten çok kuvvetli bir bağa sahiptir. Karabağ savaşında da Türkiye’nin destekleri sayesinde, topraklarını özgürleştiren Azerbaycan, gerek Türkiye ile gerek de kendi içersindeki toplumsal bütünlüğünü derinleştirmiştir. Bu bağlamda Türkiye ve Azerbaycan dostluğu tüm dünya için bir modeldir.
Türkiye ile Azerbaycan dostuğunun bir model olduğunu belirttiniz, bu ilişkiyi Azerbaycan ve Türkiye arasında gelişen ticari ilişkiler bağlamında nasıl değerlendirirsiniz ?
Türkiye bizim çok önemli bir ticari partnerimiz. Son yıllarda artan karşılıklı yatırımlarda büyük bir ivme yakalanmış vaziyette. Bizim öncelikli hedefimiz de yükselişteki işbirliğimizi her alana yansıtarak kazanımlarımızı arttımaktır.
Türkiye ile hergeçen gün artan ilişklerimizden rahatsız olanlar, bu süreci manipüle etmeye çalışsa da bizler kararlı adımlar atmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin, Azerbaycandaki alt yapı iyileştirme çalışmalarını dikkate aldığımızda, başta doğalgaz olmak üzere stratejik başlıklardaki güçlerimizi birleştireceğimize inanıyorum. Türkiye’nin destekleriyle örülen demiryolu ağları da Azerbaycan’ın ve Türkiye’nin Türk dünyasıyla olan ilişkilerini güçlendirerek, bölgenin siyasi dengelerini bizim lehimize değiştirmiştir.
Azerbaycan, Türk Devletleri Teşkilatı’na çok önem vermektedir. Türk devletlerinin daha güçlü, daha etkili ve uluslararası alanda kabul görecek güç sahibi bir kuvvet teşkil etmesinin yolu birlik olmasından geçmektedir.
Bölgesel güç dengelerini temelden etkileyen Türk Devletleri Teşkilatına dair neler söylemek istersiniz? Diğer örgütlerden farkları sizce nelerdir?
Türk devletleri teşkilatına bakacak olursak diğer konseylerden asıl farkı doğal olmasıdır. Bu oluşum zaman içerisinde olgunlaşmıştır ve halkların ortak iradesinin tezahürü olarak tecelli etmiştir. Bu konseyin şekillenmesindeki en önemli aktörler, Azerbaycan ve Türkiye’dir. En zor zamanlarda kurduğumuz kuvvetli bağlar, diğer Türk devletlerine de güvence olmuştur. Burada amaçlanan, saygı ve sevgi temelli işbirliğidir. Ortak Türk tarihi, kurulacak siyasi ilişkiler, ekonomik etkileşimler, STK’ların katkıları ve halkların ortak iradesiyle TDT’nin daha da önemli noktalara geleceğine inanıyorum. Azerbaycan, Türk Devletleri Teşkilatı’na çok önem vermektedir. Türk devletlerinin daha güçlü, daha etkili ve uluslararası alanda kabul görecek güç sahibi bir kuvvet teşkil etmesinin yolu birlik olmasından geçmektedir.
21. yüzyılın dinamiklerini dikkate aldığımızda, devletlerin tek başlarına zayıfladıklarını, ancak bölgesel işbirlikleri sayesinde kazanımlar elde edebildiğini görmekteyiz. Teşkilatın kurumsallaşmasıyla birlikte, ilgili ülkelerin birbirleyile kuracakları etkileşim sahalarının da genişleyeceğini öngörebiliriz. Türk milletinin birlik içerisinde olduğu bir siyasi denklemin, bölgenin güç dinamiklerini bizlerin lehine değiştireceğini düşünüyorum.
Sayın büyükelçi içtenlikli cevaplarınız ve kıymetli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyoruz .