İran Ankara Büyükelçisi Mohammad Farazmand, SDE Akademi Uluslararası Diplomasi Okulu öğrencilerine “İran-Türkiye ilişkileri ve Bölgesel Gelişmeleri" anlattı. 

İran Türkiye ikili ilişkilerinin yüzyıllardır devam ediyor olduğuna dikkat çeken Farazmand, “Hiçbir şekilde olaylar, krizler ikili ilişkiler üzerinde bir duraksamaya neden olmamıştır.” dedi.

Farazmand, 1638 yılındaki Kasr-ı Şirin anlaşmasından, neredeyse 383 yıldan beri, iki ülkenin çok güçlü, sürekli ilişkileri olduğunu ifade etti ve şöyle söyledi: “İran ve Türkiye’nin Osmanlı döneminde de derin ilişkileri vardı. Hatta Selçuklu dönemini biz iki ülkenin ilişkilerinin başlangıç noktası olduğunu söylersek, Konya iki halkın derin ilişkilerine örnek olabilir. Siz şu an Konya’ya giderseniz, İran’ın tarihi, kültürel, siyasi ilişkilerinin örneklerini de göreceksinizdir. Hatta biraz daha geriye gidip Selçukluların Horasan’da, Orta Asya’da olduğu döneme bakarsak İran ve Türkiye’nin en azından 1000 yıllık bir geçmişi olduğunu söyleyebiliriz." dedi ve iki ülkenin bir kültür ve bir medeniyete ait olduğunu da sözlerine ekledi.

Son yıllardaki krizlerden bahseden Farazmand, “Bu krizlerde iki ülke ortak bakış açısına sahip değillerdi. Ama ilişkilerin derinliğinden dolayı bu ilişkiler bozulmadı. Biz bu farklı bakış açılarından yeni fırsatlar yaratabildik.” dedi.

Mohammad Farazmand, iki ülkenin Suriye krizindeki rolüne de değindi ve şöyle söyledi: “İran ve Türkiye sayılı ülkelerde olan Suriye kriziyle karşı karşıyaydılar. Ama beraber çalışarak krizi azaltmaya çalıştılar. Zannedersem dünyada hiç kimse İran, Türkiye, Rusya arasında yapılan Astana mekanizmasının ne kadar yararlı olduğu gerçeğini göz ardı edemez.” dedi.

Farazmand, geçen seneler de bazı engellerle karşı karşıya kaldıklarını, ikili ilişkilerde en önemli engellerden birisinin de Amerika’nın İran’a uyguladığı ambargolar olduğunu vurguladı.

Frazmand, “Hiçbir şüphe yoktur ki, zalimce ambargoların etkisinin azalmasıyla tekrardan İran ve Türkiye ilişkilerinde bir sıçramaya şahit olacağız. Ambargolar Türkiye ve İran gibi büyük ülkelere diz çöktüremez.” dedi.


Farazmand konuşmasında Ukrayna-Rusya krizine de değindi ve şöyle söyledi: “Bu krizle ilgili iki senaryo var. Biri Amerika’nın, Avrupa’nın ve Batı’nın Doğu Asya’daki ortaklarının senaryosu ki bu senaryoda 21 Şubattan önceki durumlar dikkate alınmaz. Savaş sonrasına odaklanılır ve trajik bir senaryo çizmeye çalışılır. Diğeri ise karşı tarafın senaryosu; Batı’nın tehditleri, NATO’nun genişlemesi ve Rusya’ya verilen taahhütlerin ayaklar altında alınması ile ilgilidir. İran ve Türkiye ise diğer ülkelerin senaryolarına bağlanmıyorlar. Konulara karşı kendi bakış açılarıyla ilerliyorlar.”

Mohammad Farazmand, İran ve Türkiye’nin batıya karşı kendi menfaatlerini koruyan güçlü ülkeler olduklarını şu şekilde ifade etti:

“İran ve Türkiye Kendi Menfaatleri Konusunda Çok Güçlü Bir İrade Göstererek Büyük Güçlerle Müzakere Ediyorlar"

İki saat içerisinde önemli konularda müzakere yapıp batıyla bir anlaşma imzalamıyoruz. Bu tür anlaşmalar genellikle küçük güçlerle büyük güçler arasında, büyük güçler yararına sonuçlanan anlaşmalardır. Biz çok güçlü bir şekilde nükleer konusunda müzakere ettik. Hiçbir şekilde batıya imtiyaz vermedik. İran sadece ambargolardan kurtulmak için çalışmadı. Aynı zamanda nükleer gücünü de korudu.”

Farazmand, İran ve Türkiye’nin, Batı Asya ve Akdeniz bölgesi için çok özel ülkeler olduğunu vurgularken iki ülke arasındaki iş birliğinin önemi hakkında ise şunları söyledi:

“Bu iki ülke siyasi ve güvenlik konusunda iş birliği içinde olursa bölge dışında herhangi bir ülkenin bu iki ülkeye kendi bakışlarını dayatmaya gücü yetmeyecektir. İran ve Türkiye iş birliği içinde olursa ve gereksiz ihtilaflardan uzak dururlarsa bu bölgede büyük kazanımları olan bir siyasi alan oluşturacaktır. İran ve Türkiye, Pakistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan gibi ülkeleri yanına çekerek kültürel, ekonomik, askeri konularda bölgesel bir iş birliği alanı yaratabilirler."

İki ülkenin, güçlü iş birliği ile bölgede barışın dayanağı olabileceklerini söyleyen Farazmand:
“ABD’nin, Afganistan’daki tuhaf çıkışıyla bölge milletlerinin ABD’ye olan güvenleri de yıkıldı ve yeni seçenekler düşünmeye başladılar. İran ve Türkiye’nin, ABD’nin buradaki boşluğunu İsrail’in doldurmasına izin vermemeleri lazım. Güçlü iş birliği ile İran ve Türkiye, bölgede güvenlik ve barışın dayanağı olabilirler.” dedi