Museyib Shiraliyev[1]

 

Azerbaycan’ın iç ve dış politikasını etkileyen önemli bir olgu olan 44 günlük Savaş öncesi bölgesel durumu ifade edecek olursak, Karabağ Sorununun uzun yıllar devam etmesi Azerbaycan ve Ermenistan’ın dışında Rusya, Türkiye, Gürcistan, İran’ı da etkilemiş, Güney Kafkasya bölgesinin istikrarı ve güvenliği açısından problemler yaratmıştır. Bu bağlamda gerçekleştirilen çözüm müzakereleri başarılı olamamış ve hatta Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu eş başkanlarından Rusya, Fransa ve ABD bazen açıktan bazen de dolaylı bir şekilde işgalci Ermenistan’ı destekler bir konumda olmuştur (Abay, 2020). Karabağ’daki işgalin yanı sıra Azerbaycan’a yönelik dönem dönem gerçekleştirdiği saldırılar da Ermenistan’ı bölgesel iş birliği ortamından izole etmiştir. Buna rağmen, Azerbaycan ekonomik açıdan büyük bir hızla gelişerek büyük enerji projelerinin ve Yeni İpek Yolu - Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin önemli bir aktörü haline gelmiştir.

Ermenistan’ın provokatif saldırıları üzerine uluslararası hukuk açısından “meşru müdafaa hakkı”nı kullanan Azerbaycan’ın 27 Eylül 2020’de işgal altındaki topraklarını özgürleştirmek amacıyla kapsamlı bir “Demir Yumruk Harekâtı” ile işgal unsurlarına karşı gerçekleştirdiği operasyon savaşa evrilmiş ve 44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı muzaffer Azerbaycan Ordusu’nun zaferi ile sonuçlanmıştır. Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) üzerinden üçüncü tarafları savaşa dahil etmek maksadıyla sahada Rusya ve Azerbaycan’ı karşı karşıya getirmeyi amaçlayan Ermenistan, Karabağ’ın tamamen dışında - savaş bölgesinin çok uzağında sivil yerleşim yerlerine yasaklanmış silahlarla füze saldırıları gerçekleştirerek Bakü’yü benzer bir misilleme için kışkırtmaya çalışmıştır(Acer, 2020).

44 günlük Vatan Savaşı’nı etkileyen hususlardan biri olarak hem diplomatik hem de askeri alanda Ankara’nın Bakü’ye kararlı desteğinin belirleyici olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle “bir millet, iki devlet”in kardeşlik ve müttefiklik ilişkilerinin, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü sağlama mücadelesinde etkin bir faktör olduğu ifade edilebilir. İki devletin liderleri arasındaki kişisel ilişkilerin siyasi, ekonomik, insani ve kültürel iş birliği düzeyinin yükseltilmesinde de önemli bir rol oynadığını vurgulamak gerekmektedir. Yüksek irtifa uçuşları sayesinde radar sistemlerine yakalanmadan belirlenen Ermeni mevzilerini ve unsurlarını havadan etkisiz hale getiren Türk SİHA’ları bu süreçte hayati öneme sahip olmuştur. Böylelikle Azerbaycan ordusu sıcak çatışma olmaksızın düşman hedeflerini yok ettiği için Ermeni ordusunda büyük bir moral bozukluğu baş göstermiştir. Zira Bayraktar TB2 SİHA’ları bu sürecin en etkin faktörlerinden birisi olarak “yeni savaşlar”da insansız hava araçlarının fayda/maliyet açısından ne denli önemli olduğunu kanıtlamıştır.

8 Kasım 2021 tarihinde Karabağ’ın merkezinde yer alması açısından stratejik bir öneme sahip olan Şuşa şehrinin işgalden kurtarılmasının ardından 10 Kasım Mutabakatı’nı imzalayan devletler arasında yer almayan Ankara’nın ateşkese dair rolü konusunda masanın dışında kalmasına yönelik çeşitli tartışmalar yaşanmış olsa da 5. madde çerçevesinde Türkiye’nin 30.01.2021’de faaliyete başlayan Türk - Rus Ortak Merkezi’nin gözlemci statüsüne sahip eşit taraflarından biri olduğu kabul edilmelidir (Aznevi,2021).

Rusya dış politikasında Karabağ meselesi dönem dönem geri planda kalsa da Avrasya yönelimli bir anlayışa dönülmesiyle yeniden önem kazanmıştır. Zira Kafkasya, Rusya açısından yakın çevre olarak tanımlanmış ve Rusya bu yakın coğrafyada başka aktörlerin etkinliğini minimuma indirgemeyi hedef haline getirerek tek etkin aktör olmayı istemiştir. Bu dönemde bir yandan Ermenistan askeri ve siyasi olarak desteklenirken bir yandan da Azerbaycan ile olan ilişkiler dengeli tutularak bölgedeki statüko korunmaya çalışılmıştır. Karabağ meselesi Rusya’nın enerji politikası açısından da büyük bir önem teşkil etmektedir. Hazar Havzası’ndaki petrol ve doğalgaz kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaşmasıyla Rusya ekonomisine büyük bir katkı sağlanmasının hedeflendiği de kuşkusuz bir gerçektir (Sarıahmetoğlu, 2016).

Rusya’nın “bölge barışını destekler” nitelikte bir politika izlemesinin altında yatan bir diğer sebep ise başta ABD olmak üzere Batı’nın Rusya’yı çevreleme politikasında önemli bir mesafeyi kat etmesidir. İzlenen bu politikayla Hazar bölgesi ve Orta Asya’daki nüfuzunun kırılacağının farkında olan Rusya, Karabağ meselesinde Ermenistan’dan yana olan tutumunu pragmatist bir yaklaşım gereği Azerbaycan’dan yana çevirmek durumunda kalmıştır.

Rusya her ne kadar bu yönde bir politika izlese de İkinci Karabağ Savaşı süresince Ermenistan’a yardım etmekten de geri durmamıştır. Ermenistan’a taşınan silah, cephane ve askeri teçhizatların sayısının bu savaş süresince arttığı hakkında çıkan bilgiler bunun göstergesidir. Ayrıca bu bilgiler doğrultusunda Gürcistan’ın askeri malzemelerin kendi sınırlarından naklini kabul etmemesi nedeniyle bu yardımların Kazakistan - Türkmenistan ve İran havayolu güzergâhıyla taşındığı da gündeme gelmiştir (Rahimov, 2022). Fakat Rusya bu iddia ve haberleri yalanlayarak giden malzemelerin Ermenistan ordusu için değil Rus askeri üssündeki ihtiyaçlara yönelik gönderildiğini ilan etmiştir (Haber Global, 2022). Bu noktada daha önce kurulan statükonun bozulacağını hesap eden Rusya, bir yandan Azerbaycan’ın mutlak zaferini önceden sezerek Azerbaycan lehinde tutum sergilerken bir yandan da bölgedeki önemli müttefiki konumundaki Ermenistan’ın süreçten daha fazla zararla ayrılmasına mâni olarak oluşacak yeni durumda bölgede sahip olduğu nüfuzun sarsılmaması için gerekli tedbirleri aldığı açık bir şekilde görülmektedir.

Türkiye açısından bölgeye bakıldığında Sovyetler Birliği döneminde meselenin Birliğin iç meselesi olduğu yönünde kabul edilmesi nedeniyle Karabağ’a yönelik bir politika izlenmediği gözlemlenmektedir. Bu nedenle Türkiye bölge hakkındaki gelişmelere Sovyetler Birliği’nin dağılarak Azerbaycan ve Ermenistan’ın bağımsızlıklarını kazanmasından sonra müdahil olmaya başlamıştır. Azerbaycan’ın Türkiye açısından önem arz etmesindeki nedenler yalnızca etnik, dini ve kültürel bağlamda kimliksel değildir. Bünyesindeki enerji kaynakları, Orta Asya’ya ve oradaki diğer Türk Devletlerine açılan bir kapı olması hasebiyle sahip olduğu jeopolitik konumu da Azerbaycan’ı Türkiye açısından önemli bir noktaya taşımaktadır. Bu bağlamda Karabağ meselesinde Türkiye Azerbaycan’ın yanında olmuş ve bu birliktelik diplomatik desteğin ötesinde askeri ve ekonomik alanlarda da kendisini göstermiştir. Aslında, Batılı devletlerin Güney Kafkasya’ya müdahalesini istemeyen Ankara ve Moskova’nın bölgesel sorunların bölge devletleri tarafından çözülmesi yönündeki yaklaşımları da benzer niteliktedir.

12 Kasım 2021’de Türk Devletleri Teşkilatı olarak yeni ismine kavuşan topluluğa İstanbul’da ev sahipliği yapan Türkiye, Azerbaycan ile birlikte başarılı bir şekilde yürüttüğü Kafkasya siyasetinde gerek İHA/SİHA’lar gerekse siyasi/diplomatik yollar aracılığı ile edilgen olan seyirci konumundan çıkarak küresel bir aktör olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini uluslararası topluma göstermiştir. Bunun bir diğer en belirgin göstergesi de 15 Haziran 2021 tarihinde Azerbaycan’ın Şuşa kentinde imzalanan Şuşa Beyannamesi’dir. Bu beyanname ile Türkiye ile Azerbaycan’ın var olan kardeşliğinin bir nişanesi olarak yazıya dökülerek güçlü bir şekilde mühürlenmiş ve karşılıklı ilişkilerin uluslararası düzeyde mevcut koşullara tam uyum içinde kurulduğu bir kez daha teyit edilmiştir.

TÜRKİYE- AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA ŞUŞA BEYANNAMESİ’NİN ÖNEMİ

Devletlerin güvenlik doktrinlerini değiştiren etkenlerden birinin de hiç şüphesiz 11 Eylül olayları olmuştur. Bilindiği üzere, 11 Eylül sonrası terörle mücadele, küresel ölçekte ülkelerin güvenliklerinin birincil stratejisi haline gelmiştir. Bu mücadele sonucunda devletlerin güvenlik stratejisi ağırlıklı olarak yurt içi ve küresel olmak üzere iki düzeye ayrılmaya başlamıştır. Bu nedenle, o zamandan beri birçok gelişmekte olan ülke hem iç güvenlik hem de küresel güvenlik stratejileri için terörist gruplarla savaşmaktadır. Bu hususta, devletler hem dış tehlikelerden hem de iç tehlikelerden korunmak ve onlara karşı direniş göstermek için anlaşmalar imzalar ve askeri yönden ortaklıklar kururlar (Şirəliyev, 2021). 15 Haziran 2021 tarihinde - Azerbaycan’ın Millî Kurtuluş Günü’nde imzalanmış Türkiye ile Azerbaycan Arasında Müttefiklik İlişkileri Hakkında Şuşa Beyannamesi Türk dünyası ve Güney Kafkasya bölgesi için tarihi bir doruk noktası olarak görülebilir. 13 Ekim 1921’de imzalanan ve 5. maddesinde Nahcivan’ı Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası olarak tespit eden tarihi Kars Antlaşması’ndan 100 yıl sonra, Azerbaycan’ın ve Türk dünyasının kültür başkenti Şuşa’da Azerbaycan ve Türkiye Cumhurbaşkanları arasında imzalanan bu Beyanname, gelecekte askeri, siyasi ve ekonomik başlıklar olduğundan dolayı gelecekte Türk Dünyası Anayasası’nın da önemli bir parçası olabilir. Bu bağlamda Şuşa Deklarasyonu ikili ilişkilerde yeni dinamikleri dikkate alan içeriğiyle Türkiye - Azerbaycan iş birliğinin geleceğine yönelik yol haritasını da ortaya koyan önemli belgelerden birisi olarak tarihe geçmiştir (Veliyev, 2021).

Kabul edilen bu deklarasyon, savaş sonrası statükoyu sağlamlaştırdığı ve Ermenistan’dan gelecek intikamcı maceraları veya yeni bir savaş hayallerini gerçekleştirmesini imkânsız kıldığından, Ermenistan ve Azerbaycan arasında sürdürülebilir barışın inşasında kritik bir rol oynayacaktır. Şuşa Deklarasyonu’nun bir diğer çok önemli boyutu da İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra bölgede özellikle Zengezur koridoru olmak üzere yeni ulaşım yolları oluşturma planlarıdır. Aynı zamanda bu anlaşmanın askeri, siyasi ve ekonomik alanlardan insan kaçakçılığı ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı ortak mücadeleye, güvenlik konularından savunma sanayiinin örgütlenmesine kadar geniş bir alanı kapsadığı göz önüne alındığında Şuşa Bildirisi’nin barış ve istikrar, kalkınma ve refah için sağlam bir temel oluşturmada kapsamlı bir ortaklık anlaşması olduğu görülmektedir (Pirinççi, 2021).

“Tarafların herhangi birinin kanaatine göre” ve “kendilerine yapılacak bir tehdit veya saldırı karşısında BM Şartı’na uygun şekilde hareket edecekleri” ifadeleri ile NATO Antlaşması’nın “kolektif meşru müdafaa” kavramını çağrıştıran 4. ve 5. Maddelerine açık şekilde atıf yapıldığı Beyannamenin NATO’nun yeni doktrin ve misyon arayışının ana tema olduğu Brüksel Zirvesi’nin ardından imzalanmış olması, Gürcistan, Ukrayna ve Moldova’daki faaliyetleri nedeniyle Rusya’ya karşı askeri birliklerin oluşturulacağı ile ilgili itirazlarla karşılansa da, Ankara - Bakü hattındaki ilişkilerin en önemli özelliği, kurulan iş birliğinin üçüncü ülkelere yönelik ittifak olarak değil; bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkıda bulunmak amacıyla yapılmasıdır (Erhan, 2021; Reuters, 2021).

Bölgenin refahı için diyalog ve iş birliği çağrısında bulunan Şuşa Beyannamesi’nin imzalanması Azerbaycan ile Türkiye arasında son yıllarda gerçekleştirilen koordineli eylemlerin ve ayrıca birbirlerinin çıkarlarını korumalarının bir sonucudur. Bu Beyanname, güvenlik ve sürdürülebilir barışa yönelik adımların güçlendirilmesi açısından tüm bölgenin geleceği için önemli olan birçok konuda Azerbaycan ve Türkiye’nin birliğini ve ortaklığını güçlendirmektedir.

Beyanname’de ulusal ekonomileri ve ihracatı çeşitlendirmek, serbest ticareti sağlamak, Güney Gaz Koridoru’nu etkin bir şekilde kullanmak, ulaşım koridorlarının transit potansiyelini geliştirmek, Zengezur Koridoru’nu açmak ve bölgesel iletişimi yeniden sağlamak gibi maddeler yer almaktadır. Aynı zamanda Azerbaycan ve Türkiye, iki ülke topraklarından geçen Doğu - Batı ulaşım koridorunun rekabet gücünü artırmak için karşılıklı iş birliğini güçlendirecektir.

Türk dünyası genelinde dayanışmayı ve çok taraflı iş birliğini güçlendirmeye yönelik birçok önemli konuyu içermekte olan Şuşa Deklarasyonu her ne kadar iki Türk devleti arasında imzalanmış olmasına rağmen, Türk dünyasının birlik ve refahına hizmet için çabaların artırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda iki ülkenin Türk dünyasına yönelik vizyon ve hedeflerinin ikili ilişkiler düzeyiyle sınırlı kalmayacağını ve diğer Türk devletleri için örnek teşkil edebilecek bir ilişki modeli olacağını söyleyebiliriz.

  SONUÇ

İkili ilişkiler açısından değerlendirildiğinde, Şuşa Deklarasyonu, Azerbaycan - Türkiye ilişkilerinin niteliksel olarak savunma amaçlı olduğu ve kimseyi hedef almadığı "müttefiklik" seviyesine yükseldiğini belirtmektedir. Şuşa Deklarasyonu taraflardan birine yönelik bir tehdit veya saldırı durumunda hızlı ve kararlı bir şekilde birlikte hareket etmeyi öngörmektedir. 

Öte yandan, bildirgenin Birleşmiş Milletler (BM) Şartı ve ilkeleri ile uluslararası hukuka uygun olarak hem küresel hem de bölgesel düzeyde barış ve istikrarı sağlanmaya yönelik ortak çabalara vurgu yapması ittifakın savunmacı ve barışçıl yapısını yansıtmaktadır. Bundan başka, Türkiye - Azerbaycan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi bünyesinde dış politika alanında koordinasyonun ve ikili siyasi istişarelerin uygulanmasının önemine vurgu yapılması ve iki devletin Güvenlik Konseylerinin düzenli olarak ulusal güvenlik meselelerine ilişkin görüşmeler yapacak olması, ikili ilişkiler açısından yeni ve önemli bir aşamaya işaret etmektedir. Bunun yanı sıra savunma sanayii alanında ortak üretim ve teknoloji paylaşımı, Azerbaycan’ı askeri teknoloji ithalatçısı ülkeden üretim merkezi olan devlete dönüştüreceği açıktır. 

Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin Ermenistan sınırları içindeki Eksklav bölgesi Kerki’nin 1992 yılından bu yana devam eden işgali de göz önüne alındığında, Şuşa Beyannamesi’nde atıfta bulunulan Kars Antlaşması’ndaki garantörlük hakkı çerçevesinde Türkiye’nin müdahale meselesi mevcudiyetini devam ettirmektedir. Bu bağlamda iki cumhurbaşkanının imzaladığı bildiri, Ermenistan yönetiminin yeni dönemde olası provokasyonlarını sürdürmesi ihtimaline karşı da etkili bir caydırıcılık politikası olarak değerlendirilebilir.

Ayrıca, ulaşım açısından Azerbaycan’ın Türkiye ile bağlantısında önemli bir güzergâh olan Zengezur Koridoru’nun açılması ve bunun tamamlayıcısı olarak Kars - Nahçıvan demir yolunun inşasının kaydedilmesi, Türk Dünyası ile Azerbaycan üzerinden altenatif ve stratejik bir ulaşım ağının oluşturulacağı anlamına gelmektedir.

Bununla beraber, 1915 olaylarına ilişkin Ermenistan’ın asılsız iddialarının Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkilerinde sorunlarını çözme ve iyi komşuluk ilişkileri tesis etme yolunda engel teşkil ettiğini belirtmek gerekir. Bölgede istikrar ve güvenliğin pekiştirilmesi yönünde Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesi, uzun vadeli barışın sağlanmasına yönelik çabalara katkı sağlamakla Kafkasya’da yaratılması düşünülen “3+3” Platformu bağlamında bölgesel iş birliği mekanizmalarını da güçlendirecektir.

 


[1] Doktora Öğrencisi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, msirliyev@mail.ru

 Kaynakça

Abay, E. G. (2020, Ekim 02), "AGİT Minsk Grubu, Dağlık Karabağ için 28 yıldır çözüm üretemiyor", Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/azerbaycan-cephe-hatti/agit-minsk-grubu-daglik-karabag-icin-28-yildir-cozum-uretemiyor/1993262, (Erişim Tarihi: 28.03.2022).

Acer, Y. (2020), The War Crimes of Armenia İnternational Law and the Military Acts of Armenia in and around Karabakh. İstanbul: SETA.

Aznevi, F. (2021), Hukuksal Boyutuyla Türkiye ve Azerbaycan’ın Ortak “Ermeni Sorunu” Yukarı Karabağ ve 10 Kasım 2020 Ateşkes Antlaşması, Ankara: Türkiye Barolar Birliği.

Erhan, Ç. (2021, Temmuz 04), " Birimiz ikimiz, ikimiz birimiz için", Türkiye Gazetesi, https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-cagri-erhan/619625.aspx, (Erişim Tarihi: 23.04.2022).

"Ermenistan’a silah taşıyan Rus uçaklarının güzergahı görüntülendi!", Haber Global, 23 Mart 2022, https://haberglobal.com.tr/dunya/ermenistan-a-silah-tasiyan-rus-ucaklarinin-guzergahi-goruntulendi-66186, (Erişim Tarihi: 08.04.2022).

Pirinççi, F. (2021, Temmuz-Ağustos), "Kardeşliğin Mührü “Şuşa Beyannamesi”", Kriter, 6(59), https://kriterdergi.com/dis-politika/kardesligin-muhru-susa-beyannamesi, (Erişim Tarihi: 18.04.2022).

Rahimov, R. (2022, April 30), "Russians supply arms to Armenia via Kazakhstan, Turkmenistan, Iran during 2020 war", Anadolu Agency, https://www.aa.com.tr/en/world/-russians-supply-arms-to-armenia-via-kazakhstan-turkmenistan-iran-during-2020-war-/2576669, (Erişim Tarihi: 06.05.2022).

Sarıahmetoğlu, N. (2016), "Karabağ Sorununun Çözüm Sürecinde Türkiye ve Rusya", Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 3(2), 93-119.

Şirəliyev, M. (2021), "Müasir Mərhələdə ABŞ-ın Cənubi Qafqaz Siyasəti", Azərbaycan Dillər Universiteti, Bakı: 2021, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), s. 1-71.

Veliyev, C. (2021, Haziran 16), " Şuşa Beyannamesi ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde yeni ufuklar", Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/susa-beyannamesi-ve-turkiye-azerbaycan-iliskilerinde-yeni-ufuklar/2275640, (Erişim Tarihi: 14.04.2022).