Mohammad YOUSEF - Araştırmacı

Ortadoğu, Doğu ile Batı arasındaki yolların kesiştiği en önemli bölgelerden birisidir. Bu konumu onu herhangi bir uluslararası dönüşümün veya rekabetin odak noktası yapar. Diğer taraftan ABD Başkanı Biden’in açıkladığı gibi Çin, ABD için zorluklardan birisidir.

İran ve Çin arasında imzalanan 25 yıllık stratejik işbirliği anlaşması ise bu açıdan incelenmeye değerdir. Bu anlaşma iki ülke arasında askeri, güvenlik, altyapı geliştirme ve enerji alanlarını kapsaması yanında, İran’ın güney kıyılarında serbest ticaret bölgelerinin kurulmasını da içermektedir. Nitekim İran Dışişleri Bakanlığı anlaşmayı Çin ile işbirliğine yönelik entegre bir yol haritası olarak överken, Çin anlaşmanın 130 ülke ile üstlendiği yeni İpek Yolu (Kuşak ve Yol) projesinin bir parçası olduğunu vurgulamıştır.

Çin ekonomik olarak ihtiraslı bir ülke olarak görülmektedir ve Yeni İpek Yolu adı verilen ve resmi olarak "Kuşak ve Yol" olarak bilinen bu projeyi  finanse etmek için İran’ın enerji ve petrolüne ihtiyaç duymaktadır.

Bugüne kadar 126 ülke ve 29 uluslararası kuruluş, proje çerçevesinde Pekin ile işbirliği anlaşmaları imzaladı ve İran, Çin’in yeni projesinin başarısı için bel bağladığı en önemli ülkelerden birisi.

Aslında İran ve Çin yakınlaşması yeni değil.  Amerika Birleşik Devletleri’nin İran’a yaptırımlarının başlamasından bu yana İran hükümeti, Çin ile işbirliğini ve ticaret alışverişini ileri seviyelere çıkarma eğiliminde olmuştur.

İran ile yaptığı bu anlaşma ile Çin, Güney Çin Denizi’ne ve yakın çevresindeki etki alanlarına odaklanmış durumdan, daha uzak bölgelere ulaşma imkanını elde edecektir. Ayrıca Çin, İran’ın nüfuz alanları olan; Irak ve Suriye gibi ülkelerde de etkili olma fırsatını bulacaktır.

İran-Çin anlaşmasının boyutları

İran-Çin anlaşmasının üç boyutunun olduğu görülmektedir.

Öncelikle Çin, Amerika Birleşik Devletleri ile yüzleşmek ve etkisini daha geniş bir alana yaymak istemektedir. Anlaşma başarılı olursa Çin, Amerika’nın bölgesel muhaliflerine yardım edebilecek ve bölgedeki Amerikan rolü için bir denge zemini bulmasını sağlayacak ve daha fazla siyasi varlığa sahip olabilecektir. Bunun yanında Çin, bu bölgedeki askeri ve ekonomik alanda da varlığını güçlendirebilecektir.

Cibuti’de Kızıldeniz kıyısında askeri üs kurduktan sonra bu anlaşma ile Çin, İran sahilinde Körfez ülkelerine bakan bir askeri üs kurabilecek ve Amerika Birleşik Devletleri askeri üslerinin yanındaki askeri varlığını genişletme imkânı bulabilecektir.

Yine Çin bu suretle herhangi bir çatışma durumunda sivil limanları askeri üslere dönüştürebilecek ve uluslararası su yolları üzerinde daha fazla kontrol sağlayabilecektir.

İkinci olarak Çin, bu anlaşma yoluyla ürünlerinin Asya, Avrupa, Afrika ve Güney ve Orta Amerika dahil olmak üzere küresel pazarlara daha kolay bir şekilde ulaştırabilecektir.

Son olarak İran, altyapısını iyileştirme, askeri sanayisini geliştirme imkanını bulacak ve Amerika Birleşik Devletleri yaptırımları nedeniyle çöken sistemini yeniden oluşturma karşılığında Çin’e birçok konuda avantaj sağlayacaktır.

İran tarafında anlaşmaya muhalif görüşler

İran içerisinde protestolar, genelde hükümetin bu anlaşmanın detaylarını yayınlamayı reddetmesi ve anlaşmadaki bazı muğlak hususlar üzerine yoğunlaşmaktadır. Yine bu anlaşmanın uzun vadede İran’ı Çin’e bağımlı hale getireceğini ve borçlandıracağı iddia edilmekte ve borçlarını ödemediği taktirde İran’ın Çin’in kontrolü altına gireceğinden bahsedilmektedir.

Çin’in, bu anlaşma kapsamında, İran limanlarında ortak ve hissedar olması yanında, İran gazını ve petrolünü değerinin üçte biri karşılığında satın alacak olması, İran’ın ulusal zenginliğine zarar olarak görüldüğü için de büyük eleştirilere neden olmaktadır. Bu anlaşmanın en önemli muhalifleri ve şüphecileri, İran’ın 19’uncu yüzyılda, Rusya ile topraklarını kaybettiği Türkmençay Antlaşmasının trajedisinin tekrarlanacağı konusunda uyarıda bulunan, eski İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın grubundandır.

İran’daki hükümet yanlısı partiler, tüm bu konuşmaların sızıntılar ve söylentilere dayandığını savunmakta ve eleştirilerin resmi metinlere göre yapılmadığını belirterek, anlaşma hükümlerine göre İran’ın yabancı bir ülke tarafından kullanılmasının o kadar basit olmadığı üzerinde durarak, Milli Güvenlik Konseyinin onayı olmadan uygulamanın olamayacağını belirtmektedirler.

Komşu Körfez ülkelerinin korkuları

Körfez ülkeleri ise İran’ın Çin’le imzaladığı bu anlaşmanın, “İran’ın Çin’in gelişmiş bir askeri üssü olacağı” gerekçesiyle kendileri için tehlikeli olacağını düşünmektedirler. Bu ülkeler anlaşmayı bir güvenlik tehdidi olarak yorumlarken, Körfezde Şahbar limanının ortak bir Çin-İran üssü olacağını tahmin etmektedirler. Yine bu anlaşmanın gerilimi artırarak bölgeyi bir silahlanma yarışına sokabileceği endişesi vardır. Benzer şekilde Çin’in İran’dan indirimli olarak alacağı petrol karşılığı, gelişmiş silahlar temin edebileceği de düşünülmekte ve diğer ülkelerin Çin’e satacağı petrol miktarından düşebileceği ifade edilmektedir.

Engeller

İran ile işbirliği yapan şirketlere Amerika tarafından uygulanan bir tür ikincil yaptırımlar (secondary sanctions) olduğundan, Çin’in, bu anlaşmaya devam edebilmesi için kendi şirketlerini yaptırımların dışında tutması için Amerika’yı ikna etmesi gerekmektedir.

Diğer yandan Çin’deki bazı yetkililer İran’ı, yaptırımlar ve iç yapısı nedeniyle tükenmiş bir sistem olarak nitelendiriyor ve hükümetlerini mevcut İran rejimiyle böyle bir anlaşmaya girmekten kaçınmaya çağırıyor.

Aynı şekilde İran tarafındaki bazı yetkililer de böylesi önemli konularda Çin’e güvenmenin doğru olmadığını düşünüyorlar.

İki tarafın bu anlaşmadan elde edeceği kazançlar

Her ne kadar şu ana kadar İran ve Çin arasındaki ilişkiler, stratejik bir ilişki olarak tanımlanamaz ise de işbirliğinin stratejik bir alana doğru kaydığı da açıkça görülmektedir.

Çin’in İpek Yolu projesine yaptığı devasa harcamalara bakarsak, Çin’in bu anlaşmaya harcayacağı 400 milyar doların çok büyük bir miktar olmadığı ve karşılığında Çin’in İran petrol ve gazını çok düşük fiyatlarla alacağı görülmektedir. Bu Çin için büyük bir kazançtır.

İran ile ilgili olarak ise bu anlaşma ile ABD yaptırımlarını kıracağını düşünüyor. Yine bu anlaşma ile İran, ekonomisini yeniden canlandırabilecektir. İran limanlarının yeniden canlandırılması da yüksek işsizlik oranını azaltabilecek ve oldukça yüksek olan enflasyon düşebilecektir. Bunlar da İran açısından küçük de olsa kazançlardır.

Sonuç olarak stratejik düzeyde sonuçları olabilecek bu anlaşmanın bölge ülkeleri için bir güvensizlik unsuru olarak daha çok tartışılacağı açık.